21:15
22 Eylül 2024
Urla’daki villa renovasyonu, iç ve dış mekân arasındaki kopukluğu gidererek yaşam alanlarını modern, akıcı ve sürdürülebilir bir deneyime dönüştürdü. Teras ile havuzu bütünleştiren yeni düzenleme; bar, ateş çukuru ve peyzaj unsurlarıyla dört mevsim yaşayan bir sosyal alan ortaya çıkarırken, Serapool’un porselen karoları ve teknik çözümleri estetikle mühendisliği bir araya getirdi. Bu dönüşümün arkasındaki isim, Yüksek Mimar Ceylin Karakaya Turanlı; her detayda yapının ruhuna sadık kalarak estetiği, mühendisliği ve fonksiyonelliği aynı çizgide buluşturdu. Bu detaylı renovasyon sürecini ve tasarım yaklaşımını, projenin mimarı Yüksek Mimar Ceylin Karakaya Turanlı ile konuştuk.
Okurlarımız için sizi biraz daha yakından tanımak isteriz. Mimarlık serüveniniz nasıl başladı, eğitim sürecinizden kendi firmanızı kurma aşamasına uzanan bu yolculuğu nasıl tanımlarsınız ve bugün özellikle hangi alanlarda projeler geliştiriyorsunuz?
2020 yılında Bilkent Mimarlık Fakültesi’nden mezun oldum ve yüksek lisans eğitimime de Bilkent’te devam ettim. Master sürecimde kendi firmamı kurarak serbest mimarlığa başladım. İstanbul’da Origo House adında bir firmamız var ve ağırlıklı olarak renovasyon projeleri üzerine çalışıyoruz.
Urla’daki renovasyon projesi iç mekanla dış mekanın kopukluğunu gidererek, yaşam alanlarını akıcı ve bütünleşik bir deneyime dönüştürüyor. İzmir Urla’daki bu villa projesinde nasıl bir dönüşüm ihtiyacından yola çıkıldı?
Ev sahipleriyle ilk görüşmemizde, iç mekanla dış mekanın birbirinden oldukça kopuk olduğunu fark ettik. Projenin ana çıkış noktası, bu iki yaşam alanını nasıl entegre edebileceğimiz oldu. Evin mevcut hâlinde, müstakil bir yapı olmasına rağmen bahçeye içeriden doğrudan bir geçiş yoktu; sirkülasyon sadece ana giriş kapısından sağlanıyordu. Bu durum, evin potansiyelini kısıtlıyordu. Temel hedefimiz, iç ve dış mekan arasında akıcı ve yaşayan bir ilişki kurmaktı.
“Havuz, sadece bir yüzme alanı değil, aynı zamanda sosyal hayatın merkezi, peyzajı zenginleştiren estetik bir öge ve evin yeni kimliğinin en önemli parçası oldu”
Peki, bu entegrasyonu sağlamak için ne gibi tasarım kararları aldınız? Havuz bu sürecin neresindeydi?
Öncelikle yapının zemin kotlarıyla oynayarak salonu, yeni tasarladığımız bir terasla birleştirdik. Bu terası da peyzaj ve havuzla bütünleşik, akıcı bir sosyal alana dönüştürdük. Urla’daki bu konum denize biraz uzak olduğu için, ev sahibinin en büyük hayallerinden biri keyifli bir havuz alanıydı. Havuz, sadece bir yüzme alanı değil, aynı zamanda sosyal hayatın merkezi, peyzajı zenginleştiren estetik bir öge ve evin yeni kimliğinin en önemli parçası oldu.
Bu renovasyonda havuz ve peyzajın mekâna kattığı değer nasıl şekillendi? Yeni düzenleme ile evin iç-dış ilişkisinde ve sosyal yaşam alanlarında hangi farklılıklar ortaya çıktı? Havuz ve peyzajın mekana etkisini biraz daha detaylandırabilir misiniz?
Proje öncesinde evde bahçeyle ilişkili bir teras yoktu, sadece üst katta bir balkon mevcuttu. Zemin kattaki kotları düzenleyip havuzu ekleyerek, içeriden dışarıya bakıldığında hem estetik bir vista yarattık hem de sakinleştirici bir manzara oluşturduk. Artık terasta oturulmadığı zamanlarda bile suyun ve doğanın hareketliliği evin içine dahil oluyor. Havuzun yanına eklediğimiz bar ve ateş çukuru gibi elementlerle de su ve ateşin dinamizmini kullanarak, yaz-kış yaşayan, farklı deneyimler sunan bir sosyal alan yarattık.
“Bu projede en çok önemsediğimiz konular; detaylarda gizli bir bütünlük sağlamak ve sadelikti”
Bu projede malzeme seçiminde özellikle havuz ve çevresinde hangi kriterleri önceliklendirdiniz? Estetik bütünlüğü korurken teknik açıdan uzun ömürlü ve güvenli çözümlere ulaşma noktasında dikkat ettiğiniz unsurlar neler oldu?
Bu projede en çok önemsediğimiz konulardan biri, detaylarda gizli bir bütünlük sağlamak ve sadelikti. Özellikle havuz kenarında, suyun taştığı noktada kesintisiz ve akıcı bir yüzey elde etmek istiyorduk. Eskiden sıkça kullanılan plastik ızgaralar hem estetik olarak bu bütünlüğü bozuyor hem de UV ışınlarına karşı dayanıksız olmaları sebebiyle uzun ömürlü bir çözüm sunmuyordu. Bu nedenle monoblok, yani tek parça bir ızgara ve tutamak sistemi arayışına girdik.
Serapool’un monoblok gizli ızgara sistemi, hem peyzajla hem de terasla bütünleşen, temiz ve güvenli bir bitiş sağladı.
Yaptığımız araştırmalar ve Ege Bölgesi’ndeki çözüm ortağımız CRN Havuz’un yönlendirmesiyle porselen malzemeden üretilen sistemlerin bu ihtiyacımızı karşılayabildiğini gördük. Serapool’un monoblok gizli ızgara sistemi, hem peyzajla hem de terasla bütünleşen, temiz ve güvenli bir bitiş sağladı. Havuzun içinde ise yine doğal dokuyu sürdürmek adına, suyla buluştuğunda yaşayan, farklı yansımalar sunan bir malzeme arayışındaydık. Kaan Mix serisinin 9 farklı yüzeyi, tekdüze bir görünüm yerine, ışığa göre değişen doğal bir doku sunarak bu beklentimize cevap verdi. Teras kaymazları ve tutamaklarda kullandığımız Beige Stone ürününün doğal tonları da bu bütünlüğü tamamladı.
“Mimari tasarımın hayata geçmesi; doğru statik, yalıtım ve mekanik çözümlerin kusursuz bir şekilde entegre edilmesiyle mümkün oldu”
Bu estetik bütünlüğü sağlarken arka plandaki mühendislik çözümleri nelerdi? Projenin teknik detaylarından ve farklı disiplinlerin koordinasyonundan bahsedebilir misiniz?
Elbette, görünen estetik başarının ardında ciddi bir mühendislik çalışması ve disiplinlerarası koordinasyon yatıyor. Öncelikle, mevcut yapıya yeni bir teras ve havuz eklemek statik açıdan hassas bir konuydu. İnşaat mühendisimizle birlikte çalışarak, eski ve yeni yapı elemanlarının birleşim noktalarını, temel takviyelerini ve dilatasyon derzlerini özenle çözdük.
Havuzun kendisi başlı başına bir mühendislik yapısı ve özellikle su yalıtımı (izolasyon) en kritik konumuzdu. Yüzey kaplamasının altında, yapının betonarmesini koruyan, esnek ve çok katmanlı su yalıtım sistemleri kullandık. Bu, havuzun uzun ömürlü ve sorunsuz olmasının temel garantisidir.
Mekanik tarafta ise sadece estetik değil, aynı zamanda kullanıcı konforu ve işletme verimliliği de ön plandaydı. Standart klorlama sistemleri yerine, su kalitesini daha hassas kontrol eden ve cilde daha dost olan tuz-klor jeneratörleri kullandık. Havuzun sirkülasyonu için enerji verimliliği yüksek pompalar seçildi ve tüm aydınlatma altyapısı, farklı ambiyanslar yaratabilen LED sistemlerle tasarlandı. Bu noktada makine mühendisimiz ve CRN Havuz’un teknik ekibiyle yakın bir iş birliği içinde olduk. Kısacası, mimari tasarımın hayata geçmesi; doğru statik, yalıtım ve mekanik çözümlerin kusursuz bir şekilde entegre edilmesiyle mümkün oldu.
“Renovasyon projelerinde benim için temel prensip, mevcut yapının ruhuna saygı duymak ve onu daha işlevsel, konforlu ve estetik bir geleceğe taşımaktır”
Bir mimar olarak, renovasyon süreçlerinde mevcut yapı ile yeni tasarım arasında nasıl bir denge kuruyorsunuz? Bu projede dengeyi sağlamak için hangi yaklaşımları benimsediniz?
Renovasyon projelerinde benim için temel prensip, mevcut yapının ruhuna saygı duymak ve onu daha işlevsel, konforlu ve estetik bir geleceğe taşımaktır. Yapıyı tamamen yok saymak yerine, onun güçlü yönlerini ortaya çıkarıp zayıf yönlerini iyileştirmeye odaklanıyoruz. Bu projede de binanın ana taşıyıcı strüktürünü koruduk. Ancak iç ve dış mekan ilişkisini kurmak için duvarları kaldırıp büyük cam yüzeyler ekleyerek mekansal akışkanlığı tamamen değiştirdik. Yani evin iskeletini korurken, yaşam senaryosunu ve kabuğunu günümüz ihtiyaçlarına göre yeniden yazdık. Yeni eklenen teras ve havuz gibi unsurlar, mevcut yapının mimari çizgilerine saygılı ama modern ve net bir dille tasarlandı.
“Serapool porselenin uzun yıllar estetik ve teknik özelliklerini koruyabilmesi, onu hem ekonomik hem de çevresel anlamda sürdürülebilir bir çözüm haline getiriyor”
Günümüzde mimari projelerde sürdürülebilirlik, yalnızca bir trend değil; uzun ömürlü, ekonomik ve çevreye duyarlı çözümler üretmenin temel şartı haline geldi. Bu bakış açısıyla, projede sürdürülebilirlik ve çevre dostu uygulamaları nasıl ele aldınız? Enerji verimliliği, malzeme seçimleri ve peyzaj düzenlemelerinde hangi kriterleri önceliklendirdiniz?
Sürdürülebilirlik bizim için sadece malzeme seçimi değil aynı zamanda projenin ömrü ve bakım maliyetleriyle de ilgili bir kavram. Bu projede öncelikle yapının ısı yalıtımını güçlendirerek ve çatı sistemini yenileyerek binanın enerji verimliliğini artırdık. Peyzajda yerel iklime uygun, az su tüketen bitkiler tercih ettik. Malzeme seçimlerimizde ise en önemli kriterimiz uzun ömürlülük oldu. Sık sık bakım, onarım veya değişim gerektiren malzemeler uzun vadede daha büyük bir karbon ayak izi bırakır. Havuzda porselen gibi dayanıklı ve az bakım gerektiren bir malzeme tercih etmemizin temel nedenlerinden biri de budur. Porselenin gözeneksiz yapısı, bakteri ve yosun oluşumunu engelleyerek kimyasal kullanımını azaltır. Uzun yıllar ilk günkü estetik ve teknik özelliklerini koruyabilmesi, onu hem ekonomik hem de çevresel anlamda sürdürülebilir bir çözüm haline getiriyor.
Popüler İçerikler
Yüzme Havuzlarındaki Son Trendler Neler?
21 Apr 2025
Poolmate Türkiye, Teknoloji ve Konforu Birleştiren Ürünleriyle Hem Verimli Hem de Kesintisiz Bir Havuz Bakım Deneyimi Sunuyor
Poolmate Türkiye, Teknoloji ve Konforu Birleştiren Ürünleriyle Hem Verimli Hem de Kesintisiz Bir Havuz Bakım Deneyimi Sunuyor
02 May 2025
Yeni Nesil Gizli Kanal Porselen Havuz Tutamakları: SUPERSTONE
03 Feb 2025
Dergimize reklam vermek ister misiniz?
Markanızın tanıtımını yaparak sektördeki yerinizi sağlamlaştırın
Şimdi İletişime Geçin